İstanbul’un Kültürel Değerlerini Koruma Planı

Dünyanın en çok ziyaret edilen şehri İstanbul’da başlatılan geniş çaptaki restorasyon çalışmaları, göz ardı edilmiş bir çok kültür mirasını ortaya çıkarıyor.

Fatih semtinde kubbeli kulesi ve yüksek duvarları ile bilinen Bulgur Palas 100 yıllık bir tarihe sahip. Bir çok kişi tarafından fark bile edilmeyen bu bina şimdi pencerelerinden Tarihi Yarımada’yı ve Marmara Denizi’ni izleme imkanını sunuyor.

Bulgur Palas

Bizans döneminden, Osmanlı İmparatorluğu’nun son devrine kadar hizmet veren Bankalar Caddesindeki Osmanlı Bankası arşivinin restorasyonu İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından geçtiğimiz Şubat ayında tamamlanıp Osmanlı Bankası Müzesi olarak ziyarete açıldı.

Müzenin içinde 150 kişilik bir kütüphane, sergi salonu, açık hava cafesi ve seyir terası bulunmakta. Mekan dünyanın en çok ziyaret edilen şehri için bir kazanım oldu.

Osmanlı Bankası Müzesi

“İstanbul’u tek bir fotoğraf karesinin içine sığdıramazsınız. Şehrin içinde nereye giderseniz gidin, mutlaka ufak da olsa tarihi dokusu olan mekanlara, objelere rastlayacaksınız.”

Bunu söyleyen 2019 yılından beri şehrin restorasyonundan sorumlu İstanbul Büyükşehir Belediyesi genel sekreteri Mahir Polat.

Mahir Polat’a göre restorasyon projeleri nüfus yoğunluğu bulunan metropollerde halkın nefes almasını sağlıyor. Bu aynı zamanda 2023 yılında 20 milyonu geçen sayıda uluslararası ziyaretçiyi ağırlayan İstanbul’un turizmini sürdürülebilir hale getirecektir.

Turist rehberi Sinan Sökmen “Dünyanın her yerinde turistler hep aynı mekanları ziyaret etmek istiyorlar. Bu durum yığılma yarattığı için ziyaretçiler mekanları rahatça gezemiyor. Buna en iyi örnek 2023 yılında İBB tarafından restore edilen 1500 yıllık Gülhane Sarnıcı’dır.

Büyük çoğunluk tarafından ziyaret edilmek istenilen Yerebatan Sarnıcından yürüyerek sadece 10 dakikalık mesafededir. Gülhane Sarnıcı Bizans döneminde tek parça halinde 200’e yakın yer altı ve açık hava su rezervuarlarını besleyen bir kaynaktı” şeklinde görüşlerini ifade etti.

Gülhane Sarnıcı

Cumhuriyetin kurulduğu 1923 yılında İstanbul’un nüfusu 1 milyon kişiyi biraz geçiyordu. Günümüzde bu sayı 16 milyonu geçmiş olup İstanbul’u Avrupa’nın en kalabalık şehri haline getirmiştir. Böylesine bir nüfus artışı beraberinde yoğun yapılaşmayı getirmiş ve şehrin tarihi yapıları çok katlı binaların içinde adeta kaybolmuştur.

Yazar Ayşe Övür 1990 yıllarında üniversite öğrencisiydi. Arkadaşlarıyla beraber sık sık Beyoğlu’nun geç Osmanlı döneminden beri modanın ve şıklığın bulunduğu bölgelerdeki cafelere giderlerdi. Bu geliş gidişler sırasında  binanın birinin ön cephesindeki Art Nouveau süslemeyi fark etti. Bu bina sarayın resmi terzisi olan Hollandalı moda tasarımcısı Jean Botter’in evi ve atölyesiydi.

Casa Botter

Bina Jean Botter’in ölümünden sonra basım evi ve diğer ticari faaliyetler için kiralandı. Sonraları uzun sene terk edilmiş olarak kaldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2019 yılında binayı restore etmeğe başladı ve 2023 yılının Nisan ayında kamusal alanda sanat ve tasarım merkezi olarak Casa Botter ismiyle ziyarete açıldı.

Hasan Paşa Gazhanesi Kadıköy yakasında 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başlarında kömür yakıtı ile çalışan gazhane olarak kullanılıyor, bu yakanın sokak ve caddelerinin fenerlerine enerji vererek ışıklandırmasını sağlıyordu.

Bugün burası İstanbul Belediyesi tarafından restore edilerek Gazhane Müzesi olarak halka açıldı. Müze bünyesinde iklim müzesi, karikatür müzesi, bilim merkezi, sergi alanları, tiyatro salonları, kitapçı ve sosyal alanları barındırmaktadır.

Müze Gazhane

Haliç’in karşı kıyısındaki, 19. yüzyılda askeri üniforma ve fes imal eden dokuma fabrikası Feshane yine Büyükşehir Belediyesi tarafından 2018 yılında restorasyonuna başlanarak 22 Haziran 2023 de Tate Koleksiyonu sergisiyle ziyarete açıldı. Optik ve Kinetik Sanatın Ötesinde isimli koleksiyonda, 21 ülkeden 60 uluslararası sanatçının yaklaşık 100 eseri yer alıyor.

Feshane Tate Koleksiyonu

Osmanlı dönemi miraslarını Cumhuriyet dönemine taşımak Büyükşehir Belediyesi’nin restorasyon projelerindeki mottosuydu. İmparatorluk modernleşme amacıyla 1800 yıllarının ortasında hızlı bir şekilde sanayi yatırımlarına başladı.

Haliç kıyıları bir zamanlar mezbahalara, tütün, un ve tuğla fabrikalarına ev sahipliği yapıyordu. İlk elektrik santralı yine bu bölgede yer aldı. Ancak dünyadaki diğer metropollerde olduğu gibi, şehirleşme başladıktan sonra bu işletmeler  şehir dışına taşındılar ve eski yerleri çürümeye terk edildi.

Bunlardan biri de 15. yüzyılda sanat hamisi olan Fatih Sultan Mehmet’in yaptırdığı Haliç Tersanesidir.

Günümüze kadar ihmal edilen Haliç Tersanesi tersane işlevinin yanında müze, performans sanatları merkezi, sergi ve çocuk atölye alanlarıyla, restoran gibi sosyal mekânlarıyla da hizmet verecek şekilde Büyükşehir Belediyesi tarafından İstanbulluların hizmetine açıldı.

Belediye başkanı Ekrem İmamoğlu  açılışı yaparken katılanlara şöyle seslendi ” Fatih’in bizlere emaneti olan Haliç Tersanesi, yaklaşık 600 yıllık bir denizcilik mirasıdır.  Ecdadın yadigarı işte bizim yaptığımız gibi, bugüne ve geleceğe taşınarak böyle korunur.”